Fenilketonüri (PKU): Genetik Bir Metabolizma Bozukluğu - Detagen Blog
Fenilketonüri (PKU): Genetik Bir Metabolizma Bozukluğu

Fenilketonüri (PKU): Genetik Bir Metabolizma Bozukluğu

Fenilketonüri (PKU), fenilalanin hidroksilaz (PAH) geninde meydana gelen mutasyonlar sonucu ortaya çıkan, kalıtsal ve otozomal resesif geçişli bir metabolik hastalıktır. Bu bozukluk, esansiyel bir aminoasit olan fenilalaninin metabolize edilememesiyle karakterizedir. Fenilalanin, proteinlerin yapısında bulunan temel bir bileşen olmakla birlikte, yüksek düzeyleri sinir sistemi üzerinde toksik etki gösterebilir.

Genetik Temel ve Kalıtım Mekanizması

Fenilketonüri, 12. kromozomda yer alan PAH geninde görülen patojenik varyantlar nedeniyle gelişir. Bu gen, karaciğerde bulunan ve fenilalanini tirozine dönüştüren fenilalanin hidroksilaz adlı enzimin sentezinden sorumludur. Enzimin eksikliği ya da yetersizliği, fenilalaninin kandaki düzeyinin yükselmesine yol açar. Hastalık otozomal resesif kalıtımla geçer; bu da hastalığın ortaya çıkması için bireyin her iki ebeveynden de hatalı geni alması gerektiği anlamına gelir. Taşıyıcı bireyler genellikle asemptomatiktir.

Biyokimyasal Mekanizma

Normal metabolizma sürecinde fenilalanin, PAH enzimi aracılığıyla tirozine dönüştürülür. Ancak PKU hastalarında bu dönüşüm gerçekleşmediğinden fenilalanin, alternatif yollardan fenilpirüvik asit, fenilasetik asit ve fenillaktik asit gibi toksik metabolitlere dönüşür. Bu metabolitler, özellikle gelişim dönemindeki beyin hücrelerinde birikerek geri dönüşümsüz nörolojik hasara yol açar.

Klinik Bulgular

PKU tedavi edilmediği takdirde aşağıdaki klinik semptomlar gözlenebilir:

  • Zeka geriliği
  • Mikrosefali
  • Gelişimsel gecikmeler
  • Davranış bozuklukları
  • Egzama benzeri cilt lezyonları
  • Açık saç ve cilt rengi (tirozin eksikliği nedeniyle melanin üretimi azalır)
  • İdrarda "küf" benzeri koku (fenilpirüvik asit metabolitleri nedeniyle)

Bu semptomlar genellikle doğumdan sonraki ilk aylarda gelişmeye başlar; bu nedenle erken tanı hayati öneme sahiptir.

Tanı Yöntemleri

Türkiye dahil birçok ülkede PKU taraması, yenidoğan topuk kanı testi kapsamında yapılmaktadır. Bu testte Guthrie mikrobiyolojik inhibitör testi veya daha güncel olarak tandem kütle spektrometresi (MS/MS) kullanılarak fenilalanin düzeyi belirlenir. Şüpheli durumlarda tanı, genetik testler ile PAH genindeki mutasyonun gösterilmesiyle doğrulanabilir.

Tedavi ve Takip

PKU'nun tedavisinde temel prensip, kan fenilalanin düzeyini fizyolojik sınırlar içinde tutmaktır. Bu amaçla aşağıdaki yöntemler uygulanır:

1.Diyet Tedavisi

  • Düşük fenilalanin içeren özel tıbbi mamalar kullanılır.
  • Yüksek proteinli besinlerden (et, yumurta, süt ürünleri vs.) kaçınılır.
  • Tirozin, dışarıdan esansiyel hale geldiği için genellikle takviye edilir.

2.Farmakolojik Tedaviler

  • Sapropterin dihidroklorür (BH4): PAH enzim aktivitesini artıran bir kofaktör analoğudur. Bazı hastalarda fenilalanin toleransını artırabilir.
  • Pegvaliase: Fenilalanini parçalayabilen rekombinant bir enzim olup, klasik diyetle kontrol edilemeyen erişkin PKU olgularında kullanılmaktadır.

3.Tedavi Takibi

Kan fenilalanin düzeyi düzenli olarak izlenir. Tedavi hedefi genellikle 2-6 mg/dL (120–360 µmol/L) aralığında tutulmasıdır. Özellikle beyin gelişiminin yoğun olduğu ilk yıllarda bu değerlerin dışına çıkılmamalıdır.

Prenatal Tanı ve Taşıyıcı Taraması

PKU tanısı konmuş bireylerin ebeveynlerinde genetik danışmanlık önerilir. Ailede PKU öyküsü bulunan çiftlerde prenatal tanı amacıyla koryon villus biyopsisi veya amniyosentez ile genetik analiz yapılabilir. Taşıyıcılık analizi ise evlilik öncesi dönemde riskli bireyler için önem arz eder.

Türkiye’de Fenilketonüri

Türkiye, dünya genelinde PKU'nun en sık görüldüğü ülkelerden biridir. Bu durum, yüksek oranda akraba evliliğiyle ilişkilidir. Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen Yenidoğan Tarama Programı, hastalığın erken tanı ve tedavisinde önemli rol oynamaktadır. Tedaviye erken dönemde başlanan bireylerde bilişsel gelişim tamamen normale yakın seyredebilir.

Sonuç

Fenilketonüri, erken tanı ve düzenli tedaviyle önlenebilir nörolojik komplikasyonlara sahip, ciddi ancak yönetilebilir bir metabolik hastalıktır. Genetik temelli olması nedeniyle aile planlaması sürecinde taşıyıcı taramaları ve prenatal genetik danışmanlık büyük önem taşır. Etkili tedavi ve izlem, bireylerin yaşam kalitesini artırmakta ve toplum sağlığına olumlu katkı sağlamaktadır.