Ailevi Akdeniz Ateşi
(FMF), öncelikle Akdeniz havzasında yaşayan toplumları etkileyen, otozomal resesif kalıtılan ve tekrarlayan ateşli ataklarla karakterize edilen kronik bir otoinflamatuvar
hastalıktır. Hastalık,
özellikle MEFV genindeki patojenik varyantların varlığı ile
ilişkilidir. Bu yazı, FMF’nin genetik temelleri, klinik seyri, yaş gruplarına
göre değişen semptomatolojisi, tanı süreci, komplikasyonları ve tedavi
stratejileri üzerine özgün bir bakış sunmayı amaçlamaktadır.
FMF, MEFV (Mediterranean FeVer) adlı gende meydana gelen mutasyonların sonucu olarak
ortaya çıkar. Bu gen, kromozom 16p13.3’te yer alır ve pirin adlı bir protein kodlar. Pirin, inflamatuvar yanıtı
düzenleyen nükleer bir protein olup özellikle inflamasyonun negatif
düzenlenmesinde görev alır. MEFV
genindeki mutasyonlar pirin fonksiyonunun bozulmasına yol açar ve bu durum,
inflamasyonun kontrolsüz biçimde aktive olmasına neden olur.
Hastalık otozomal resesif şekilde kalıtılır; yani klinik bulguların ortaya
çıkması için bireyin hem anne hem de babadan mutant alel taşıması gerekir.
Ancak bazı durumlarda, heterozigot
taşıyıcılarda da hastalık bulguları gözlemlenebilir, bu da FMF’nin semidominant bir varyasyonla da
izlenebileceğini düşündürmektedir.
En sık bildirilen MEFV
mutasyonları arasında M694V,
V726A, M680I ve E148Q yer almaktadır. Bu mutasyonların kombinasyonu,
hastalığın şiddeti ve erken başlangıcı ile doğrudan ilişkilidir.
FMF, ataklar halinde gelen,
kendiliğinden gerileyen inflamatuvar epizodlarla karakterizedir. Bu ataklar genellikle 1 ila 3 gün
sürer ve sıklıkla ateş, peritonit benzeri karın ağrısı, plöritik göğüs ağrısı
ve artralji ile birlikte seyreder.
Ataklar arasında hastalar
genellikle asemptomatik bir dönem geçirir. Ancak bazı bireylerde bu
asemptomatik evre çok kısa sürebilir veya kronik inflamasyon belirtileri
gözlenebilir.
Pediatrik
Olgularda FMF
FMF vakalarının çoğu,
belirtilerini 10
yaşından önce göstermektedir.
Ancak çocuklarda semptomlar atipik olabilir ve sıklıkla yanlış tanılara
(örneğin tekrarlayan enfeksiyonlar) yol açabilir.
Çocuk hastalarda öne
çıkan semptomlar:
Tanı konmamış bireylerde
semptomlar yetişkinlikte de devam edebilir. Erişkin yaşta FMF tanısı alan
bireylerde sıklıkla gereksiz
cerrahi işlemler (örneğin
apandisektomi) öyküsü bulunur.
Kadın hastalarda menstrüasyon
dönemlerinde semptomlarda artış bildirilmiş; erkeklerde ise epididimit FMF’ye eşlik edebilir. Kronik inflamasyona bağlı
yorgunluk ve eklem sertliği erişkin hastalarda daha belirgindir.
FMF tanısı, klinik gözlemler, aile öyküsü ve genetik testlerle
desteklenir. Henüz altın standart olarak kabul edilen bir laboratuvar testi
bulunmasa da, ataklar esnasında yapılan testlerde akut faz
reaktanları (CRP, serum amiloid A, ESR) belirgin olarak yükselir.
Genetik analiz, tanının kesinleştirilmesinde ve taşıyıcılık durumunun belirlenmesinde önemli rol oynar. Moleküler düzeyde tanı, genetik danışmanlık ve aile planlaması açısından da kritik öneme sahiptir.
FMF’nin en ciddi
komplikasyonu AA
tip amiloidozdur. Serum amiloid
A (SAA) proteininin kronik inflamasyon sonucu birikmesi ile gelişen bu durum,
başta renal
yetmezlik olmak üzere birçok organ
sistemini etkileyebilir.
Amiloidoz genellikle kolşisin tedavisine uyumsuz veya geç tanı almış hastalarda gelişir. Bu nedenle düzenli takip ve erken tedavi kritik önemdedir.
FMF, genetik geçişli ve bulaşıcı olmayan bir hastalıktır. Virüs, bakteri ya da mantar kaynaklı değildir; dolayısıyla hasta bireylerle temas, aynı ortamda bulunma ya da kişisel eşyaların paylaşılması hastalığın geçişine neden olmaz.
FMF tedavisinin temel
amacı, atakları önlemek ve uzun vadede komplikasyonları engellemektir. Bu
amaçla kullanılan birincil ilaç kolşisindir.
FMF, genetik altyapısı
iyi tanımlanmış, inflamatuvar patofizyolojisi belirgin ve tedaviye yanıtı
yüksek olan nadir hastalıklardan biridir. Erken tanı, düzenli tedavi ve genetik danışmanlık,
hastalığın yönetiminde temel yapı taşlarını oluşturur.
Toplum düzeyinde
farkındalık artırıldıkça, özellikle risk grubundaki bireylerde erken tanı oranı
artacak; bu sayede hem bireysel hem de toplumsal düzeyde hastalığın yükü
azaltılabilecektir.